30 Ağustos 2022 Salı

Cumhuriyet'in yöneticileri biliyorlardı ki, yabancı yatırımlar o devletin sömürgeci niyetlerinin bir köprübaşısıdır.

Bu yazımda Sina Akşin'in yazdığı Kısa Türkiye Tarihi kitabını inceleyeceğim. Sizde isterseniz kitap hakkında yorumlarınızı belirtebilirsiniz. İyi okumalar.




Kitabı okuma gibi bir planım yokken Amazon'da gördüğüm büyük indirim fırsatı okumama vesile oldu. Kitap, Türklerin tarih sahnesine çıkışı hakkında ufak bir bölümle başlamaktadır. Ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin öncesini anlayabilmemiz için yazar Osmanlı tarihinin dağılma dönemini bizlere anlatmıştır. Yazar, Osmanlı tarihine anlatırken sadece savaşlar, padişahlardan da ayrıca o Osmanlı toplumu ve düzeninden de bahsetmiştir. Kitapta üzerinde durulan önemli konulardan biriside Meşrutiyet olmuştur. Meşrutiyet önemlidir çünkü Osmanlı'da padişahın mutlak otoritesini zayıflatıp demokrasiyi Türk toplumuyla tanıştırmıştır. Ne kadar başarılı olmuştur tartışılır. Meşrutiyet belki de Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyet'ine geçişi kolaylaştıran önemli faktörlerden birisi olduğunu düşünmekteyim. Meşrutiyet'i Osmanlı'ya getiren İttihat ve Terraki'nin üyelerinden Mustafa Kemal, Sevr anlaşmasını reddedip bu toprakları demokrasi ve Cumhuriyet'in gelmesine öncülük edecekti. Anadolu coğrafyası Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyet'ine geçiş yapacaktı. Bir çok savaş görmüş Anadolu insanı artık yeni bir devlete ve toplum düzenine geçiş yapacaktı. Padişahın kulu ve malı olarak tabir edilen reaya, Cumhuriyet ile birlikte belirli haklara sahip özgür bireyler haline dönüşeceklerdir. 1938'e kadar yöneten Mustafa Kemal Atatürk'ün vefatından sonra Milli Şef (İsmet İnönü) dönemi başlayacaktı. İsmet İnönü asker olarak başarılı bir portre çizerken Milli Şef olarak belirli bir kesim tarafından eleştirilmiştir. Fakat İsmet İnönü 2.Dünya Savaşında başarılı bir dış politika uygulayarak Türkiye Cumhuriyetini savaşa girmesine engel olmuştur. Milli Şef'e karşı ilk muhalifler 1946'lı yıllarda ortaya çıkacaktı. Mustafa Kemal Atatürk, çok partili hayata geçişi desteklemiş ve başarılı olamamıştı. 1946 yılında Türkiye ilk kez Halk Fırkasın'a bir muhalif olan Demokrat Parti ile tanışacaktı. Demokrat Parti Celal Bayar ve Adnan Menderes gibi öncü isimlerle kurulacak. Ardından 1950 yıllarda iktidara gelen Demokrat Parti ilk yıllarında başarılı bir politikalar uygulayacaktı. İlerleyen zamanlarda Amerika'ya daha çok yakınlaşan Demokrat Parti, baskıcı bir politikaya geçiş yapacaktır. Bu durum 27 Mayıs 1960 darbesine kadar sürecek ve ilk kez Türkiye darbe ile tanışacaktı. 27 Mayıs sonrası çıkan karar sonrası Adnan Menderes ve 2 Demokrat Partili bakan ile birlikte idam cezasına çarptırılacaktı. 1960-1980 arası darbelerle geçici koalisyonlarla gerilimlerle geçen günler Türkiye'yi bekliyordu. 80'lerde Özallı ANAP'ın tek başına iktidarıyla Türkiye globalleşme ve serbest piyasa ekonomisi ile tanışacaktı. 90'lı yıllara kadar Özal rüzgarı Türkiye'de eserken şüpheli ölümüyle sona erecekti. 2000'lere kadar Ecevit, Erbakan Çiller, Demirel gibi isimler Türkiye siyasetinde aktif rol oynayacaktı. 2002 yılı genel seçimlerinde tek başına iktidar olan Erdoğan'ın AKP'si ile Türkiye için yeni bir süreç başlayacaktı.

Türkiye siyasi tarihini yorumlayacak olursam; Atatürk ve İnönü dönemlerinde Türkiye bir devletçi politika izlemiştir. Çok partili hayata geçiş 1946'lı yıllarda Demokrat Parti'nin kurulması ile başlamıştır. 1950'de ise Halk Fırkası iktidarı Demokrat Parti'ye bırakmıştır. 1950 sonrası Türkiye'yi yöneten kişiler genelde asker kökenli veya siyasi olarak merkez sağ görüşlü kimseler olmuştur. Bu durum dış politikamıza genel olarak daha çok Amerikan'ın yanında yer almamıza neden olmuştur. Türkiye'nin NATO'ya katılması, Amerika'dan ekonomik yardım alması ve 6.filo olayları Amerikancı politikanın sonuçlarıdır. 1970'li yıllarda Ecevit'in başbakan olmasıyla daha çok anti-emperyalist ve anti-Amerikancı bir dış politika güdülmüştür. Anti-Amerikancı politika sonucu Türkiye uzun süredir çözülemeyen Kıbrıs'taki Türk-Rum sorununa çözüm olarak Kıbrıs Harekatı'nı düzenlemiş ve Kıbrıs'taki Türklerin bağımsızlığını elde etmesine önemli bir katkıda bulunmuş olacaktı. Bu duruma büyük bir tavır alan Amerika bunun sonucunda Türkiye'ye büyük bir ambargo uygulayacaktı. 1980'li yıllardan günümüz Türkiye'sine kadar zaman zaman anlaşmazlıklar olsa da Türkiye genel olarak Amerika'nın yanında yer almıştır.

Yazar inşa ettiği cümleler aracılığıyla tarafını belli etse de kendi düşüncesine muhalif kişilerin başarılarını anlatması kitabı objektif ve okunur olmasını sağlamaktadır. Kitap Türkiye tarihinden öte daha çok Türkiye siyasi tarihini anlatmaktadır. Bunun yanında önemli toplumsal olaylardan da bahsedilmektedir. Yakın tarihimizi öğrenmek ve göz atmak istiyorsanız önerebileceğim bir kitap olur. Herkese iyi okumalar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder